Kahire, Eylül 1823. Tarihi Khan El-Khalili çarşısındaki bir esans dükkanının deposunda başlıyor Cosmo'nun hikayesi. Bir kervan tarafından yol kenarında henüz bebekken yakalanıp iyi para eder düşüncesiyle Kahire'ye getirilmiş Cosmo. Aylarca izbe bir yerde unutulmaya terk edildikten sonra kokular ve iksirler satan bir tüccar tarafından kelepire satın alınmış. Dükkan sahibi onu kesip midesindeki bezoarın özel kokusunu esans yapımında kullanacaktır ancak henüz bir bebek olan Cosmo'ya kıyamaz ve dükkanının deposunda ona ufak bir kulübe inşa eder. Bu kulübeyi evi bilen Cosmo yıllarca burada esansçı ile yaşar ve onun deneyimlerinden faydalanarak kendisini kimya ve biyoloji alanında geliştirir. Ustası genelde hoş kokular üreten bir esansçı da olsa Cosmo'nun üretmeyi en çok sevdiği karışımlar genellikle kuvvetli asitler ve tesiri yüksek kimyasallar ile olanlardır. Günlerden bir gün Cosmo, bedestende gezerken bir cam ustasının çöp olarak attığı eski bir iksir şişesi çantası bulur ve çok beğenir. Hemen çantayı alıp esansçının dükkanına döner ve birkaç yerinden yırtılmaya başlayan çantayı dikerek eskisinden de iyi bir hâle getirir. Cosmo'nun hayattaki amacı o gün belli olmuştur. Başlangıçta sadece biraz merakla başlayan ve bir hobiye dönüşen kimyasallarla uğraşma işi hayatının amacına dönüşmüştür. Bir simyacı olacaktır. Bundan böyle kendisine lazım olabileceğini düşündüğü bütün kimyasallarını bu çantada taşıyacak ve çantayı yanından hiç ayırmayacaktır.

Kahire Nisan 1827. Cosmo artık yerinde duramayan genç bir oklu kirpidir. Bir gün tarihi bedestende hediyelik eşya satan bir dükkanın önünden geçerken dükkan sahibi ile bir müşterinin tartıştığını görür. Önce tartışma daha da büyümesin diye müdahil olmak istemez ancak kısa sürede tartışma alevlenir ve fiziksel bir kavgaya dönüşür. Cosmo daha ne olduğunu anlayamadan dükkanın önü onlarca kişiyle dolar. Başlangıçta müşteri ile dükkan sahibini ayırmaya çalışan kalabalık bir anda birbirine girer. Eline ne bulduysa birbirine fırlatan insanlar ortalığı adeta savaş alanına çevirmiştir. Bu kargaşayı kendi çabaları ile bitiremeyeceğini anlayan Cosmo sessizce kalabalıktan sıyrılıp oradan uzaklaşmak ister ancak tam o esnada sırtında bir ağırlık ve belinin çevresinde bir sıcaklık hisseder. Çıkan gürültüyle elindeki eldiveni dahi çıkarmadan yaptığı işi bırakıp hemen kavgaya katılan bir demirci fırlatılacak bir şey sanarak Cosmo'yu yakalar ve dükkan sahibinin kafasına fırlatır. Cosmo, adamın suratına çarpar çarpmaz küçük kız çığlığını andıran bir çığlık duyulur ve bütün kalabalık bir anda olduğu yerde donakalır. Herkes dükkan sahibinin suratını kaplayan onlarca dikene bakıyordur. Dükkan sahibinin iki cevval oğlu; müşteriyi, kalabalığı ve kalan her şeyi bırakarak bir anda Cosmo'nun üzerine yürür. Orada bulunmak dışında bir suçu olmayan Cosmo can havliyle kaçmaya başlar. Kovalamaca bir çıkmaz sokağa kadar bütün çarşı boyunca devam eder. Cosmo köşeye sıkışmıştır. Gidecek hiçbir yeri olmayan Cosmo yaklaşan iki adama olayı izah etmeye çalışır. Ancak adamlar onu dinlemeksizin ona doğru yürümeye devam ediyorlardır. Adamlar ile arasında 3-4 metre mesafe kalmıştır ki Cosmo'nun aklında iksir çantası gelir. Her durum için ihtiyacı olabilecek iksirleri taşıdığı çantasında bu durum için de bir iksir vardır elbette. Çantasının asitler bölümünden bir cam iksir şişesi bir tane de kurşun iksir şişesi çıkarır ve şişelerdeki hidroklorik asit ve hidroflorik asidi kireç taşı duvara dökerek duvarda kendi boyunda bir delik açar. Gerçekleşen kimyasal tepkimede açığa çıkan dumandan ne olup bittiğini anlayamayan iki adam dumanın dağılmasıyla duvardaki deliği görür ve Cosmo'nun kaçtığını anlar. Yıllardan beri ilk defa tarihi bedestenin dışına çıkmış olan Cosmo kendisini Kahire'nin kalabalık caddelerinde dolaşırken bulur. Saatlerce şehri dolaşan Cosmo, büyük camiler ve devasa parkları geçerek büyük Nil Nehri'ne ulaşır. Nehrin güzelliğine hayran kalan Cosmo ilk bulduğu sala atlayarak nehrin üst kısmına doğru ufak bir sal turu yapar. Ancak tur esnasında işler beklediği gibi olmaz ve bir anda çıkan tropik fırtınada salı devrilir ve nehre düşer. Aradan birkaç saat geçmiştir ki kuvvetli bir dürtülme hissiyle kumların üzerinde bir sahil kenarında ayılır. Gözlerini açtığında daha önce hiç görmediği 5-6 metrelik devasa bir canlı ile göz göze gelir. Twiga'nın ta kendisidir bu.

O gün tanışan muhteşem ikili Kavalalı Mehmed Ali Paşa'nın yaptırdığı hayvanat bahçesinde bir ay kadar beraber yaşadıktan sonra Fransa'ya götürülmüş ve orada gizli bir hayvan organizasyonu kurmuştur.